Organ nakil sürecinde nelere dikkat edilmeli

Organ nakil sürecinde nelere dikkat edilmeli

Vakıf Katılım

İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi’nden Klinik Psikoloji Uzmanı Psk. Müge Leblebicioğlu Arslan, organ yetmezliği ve organ naklinin psikolojik etilerini anlattı.

Uzmanı Psk. Müge Leblebicioğlu Arslan, "Organ yetmezliği olan hastalarda özellikle depresyon, panik atak ve anksiyete gibi psikolojik rahatsızlıklar sıklıkla görülebilmektedir. Bu sebeple nakil öncesi, nakil süreci ve nakil sonrasında hastaların psikolojik olarak neler yaşadığı ya da yaşayabilecekleri ve önleyici faktörlere dair bilgilendirilmesi hem ruhsal hem de bedensel iyilik hali için oldukça önemlidir. Her yıl farklı yaş gruplarında olan birçok hasta nakil için sıra beklemekte ve bu bekleme süreci kişilerde beraberinde hem fiziksel hem de psikolojik yıpranmalara neden olabilmektedir" dedi.

Ruhsal anlamda nakil sürecini hastanın ikircikli duygularının bir arada olduğu bir dönem olarak tanımlayabiliriz diyen Uzmanı Psk. Müge Leblebicioğlu Arslan, hastaların hissettiği duygu durumunu üç temel dönemde şu şekilde anlattı:

"Nakil öncesi dönem; hastanın yoğun duygular ve hazırlıklar içerisinde beklediği süreci kapsamaktadır. Süreçteki belirsizlik hastada başlı başına stres, kaygı, umutsuzluk gibi olumsuz duyguları tetikleyebilmektedir. Özellikle bu dönemde kişilerde depresyon, anksiyete, başkasının organını almaya yönelik suçluluk duygusu gibi psikolojik problemler görülebilmektedir.

Nakil dönemi; bu dönemde hasta ameliyatın başarılı geçip geçmeyeceğine, organın uyum sağlayıp sağlayamayacağına ya da sevdiklerinden ayrı kalma ve ölüme dair işlevsel olmayan düşünceler içerisine girebilmektedirler.

Nakil sonrası dönem; yeni organa uyum sağlama süreci içerisinde olan hastada zaman zaman çökkün duygu durum görülebilmektir."

Uzmanı Psk. Müge Leblebicioğlu Arslan, psikolojik anlamda sağlıklı bir nakil süreci için neler yapılmalıdır sorusuna 5 adımda şunları söyledi:

"Organ naklinin hem organın yeni vücuda hem de hastanın yeni organa alışmaya çalıştığı başlı başına bir uyum süreci olduğu unutulmamalıdır"

Bu süreçte mutsuzluk, mutluluk, umut ve umutsuzluk gibi ikircikli duyguların yaşanması son derece normaldir. Tüm bu duygusal dalgalanmalar normal olmakla birlikte çoğunlukla transplantasyon sonrasında diyaliz sürecine göre fiziksel ve psikolojik iyilik halinde artış görülmektedir. Bu durum sadece hastanın yaşamını değil ilişki kurduğu kişilerde olumlu yansıdığı söylenebilir. Var olan mevcut sürece uyumlanmak yeni düzen ve rutinler oluşturmak bu süreçte kişiyi rahatlatacaktır. 

"Yeni yaşam düzeni oluşturmak ve kontrolleri ihmal etmemek son derece önemli"

Transplantasyon sonrası verilen ilaçların düzenli kullanılması, düzenli doktor kontrollerine gidilmesi, diyet ve beslenme programına uygun besin alımının gerçekleştirilmesi, doktor kontrolünde düzenli egzersiz yapılması oldukça önemlidir. 

Genel olarak bu süreçte yapılan yanlış olumsuz duygulardan kaçınmak ve onları bastırmaya çalışmaktır. Bununla birlikte özellikle transplantasyon sonrası hastaların sürekli pozitif duygulanım içerisinde olma beklentisi gerçekçi olmadığı kadar işlevsel de değildir. Bizim kaçınılması ve bastırılması gerektiğini düşündüğümüz negatif duyguların da hayatımızda birer işlevi vardır. Eğer kişi negatif duygularının farkında olmaz ve kaçınırsa aynı zamanda ilişkili duygunun kendisine vermeye çalıştığı mesajın da farkında olmayacaktır. Duygular birer elçidir ve ruh sağlığınızın alarm sistemi gibidir. Kişinin hissettiği duygu olumsuz bir duygu olsa dahi belirli düzeyde hissedilen duygu aslında bizi motive eder ve tehlikelere karşı kendimizi ve çevremizdekileri korur, önlemler alarak hayatta kalmamızı sağlar. 

"Duygularınızı ifade etmekten çekinmeyin"

Transplantasyon öncesi ve sonrası hastaların duyguların farkındalığı kadar ifadesi de önemli bir konudur. Kişilerin hissettikleri stres, öfke, suçluluk, mutsuzluk ya da umutsuzluk gibi olumsuz duyguların ifade edilmemesi hastaların ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkilere neden olabilmektedir. Olumsuz duygu ve düşüncelere kapıldığınızda sigara içmek, ilacı kullanımını bırakmak, evden dışarı çıkmamak gibi duyguyu telafi edici işlevsel olmayan tutumlar yerine, ‘’ Şu anda ne hissediyorum?’’ ‘’Bu duyguya sebep olan aklımdaki düşünce ya da düşünceler neler?’’ vb. sorular üzerinde yoğunlaşmak duygularınızı fark edip anlamınız için önemli bir adım olacaktır. Buna ek olarak olumsuz düşünce ve duygularınızı yakınızla ya da vericinizle paylaşmak sizi rahatlatarak baş etmenizi kolaylaştıracaktır. 

"Psikolojik destek almaktan çekinmeyin"

Fiziksel destek kadar ruhsal desteğinde başarılı bir tedavi sürecinde önemli bir rol oynamaktadır. Duygusal anlamda baş etmekte zorlanıyorsanız bu durum işlevselliğinizi etkilemeye başladıysa, baş edemediğiniz ya da baş etmekte zorlandığınız düşünce, imaj ve duygular varsa bir ruh sağlığı uzmanıyla görüşerek destek almanız hem fiziksel sağlığınız hem de psikolojik iyi olma haliniz açısından oldukça önemli olduğu unutulmamalıdır."

Hibya Haber Ajansı